Şeyh Muhammed Nazım El-Hakkani En-Nakşibendi Hazretlerinin 1980 Sohbeti
Rub’ Al-Khali, kimse o yerin üzerinde yürüyemez. Ne hayvanlar, ne arabalar, kim ayağını bassa aşağıya
çeker. Orada hareketli kum vardır, kimse onu aşamaz. Ve bu yer Suudi Arabistan’da iyi bilinir, Taif ve
Riyad’da da iyi bilinir. Bir yol vardır, “Mehdi’nin yolu” derler. Oraya gitmek, oraya ulaşmak avam sınıfına
yasaktır, sadece Doğu’da ve Batı’da ümmet için vazifeli olan Evliyalara oraya gitmeye izin var. Onlar
orada olmalıdırlar.
Ve Mehdi aleyhisselam, sadece izin bekliyor, çıkmak için Allah’ın emrini bekliyor. Ve zuhur ettiği zaman
Şam’a gidecektir. Daraa’ya girerken binalar vardır, Kadar’a girerken, Kadar var, yakın güney tarafında.
Oradan Şam’a girecek, Tekbirle beraber. Zuhur için emir aldığı zaman, işte o zaman Tekbir çekecek,
“Allahu Ekber! Allahu Ekber! Allahu Ekber!” İlk tekbiriyle zuhur edince, onun Tekbiriyle bütün silahlar,
tüfekler hemen duracak! Bitti, kimse daha fazla silah ve cephanelerini kullanamayacak. Allah’ın emri ile
durdurulacaktır.
Ve ikinci tekbiriyle, Allahu Ekber! Allahu Ekber! Allahu Ekber! her müminin kalbine hakiki iman gücünü
verir, böylece onlar Allah rızası için fi Sebillillah cihad etmeye hazır olurlar. Küffardan bin kişi bile hücum
etse bir müminin üzerine, kalbinde korkunun eseri olmadan, hepsine karşı durur. Üçüncü tekbir; Allahu
Ekber! Allahu Ekber! Allahu Ekber! Ve üçüncü tekbirle, Yüce Allah kafirlerin kalblerine korku salacaktır.
Doğudan batıya hepsi bu tekbiri işitecek ve kalblerine büyük bir korku düşecek.
Mehdi (as)’a karşı yapabilecekleri bir şey yoktur. İmam olduğu için biyat verecektir. Bütün insanlardan
biyat kabul edecektir. Ve sonra Şam’dan İstanbul’a doğru hereket edecek, İstanbul’da muhafaza edilen
kutsal emanetleri teslim almak için. Oraya yetişecek ve Peygamber (sav) sancağını ve kılıcını teslim
alacak, çünkü bütün Müslümanlar, Peygamber (sav) sancağı altında birleşecektir.
İstanbul’da vaziyet bu hal üzere iken, deccal Horosan’dan çıkacak. Mehdi (as) emir buyuracak ki; bütün
dünyadaki Müslümanlara, her kim ki selamet olmak isterse, imanlarını ve canlarını deccal’dan korumak
için, Şam’a, Mekke’ye, Medine’ye gitsinler. Ve burada (Şam’da) mahşeri bir kalabalık olacak. Büyük Şeyh
Efendi derdi ki “Bu Kasiyun Dağıdır.” Bana dedi ki 40 yıl önce, ” Nazım Efendi, bu dağ, mübarek bir
dağdır. Kur’an-ı Kerim’de bahsi geçer”.
O zaman sadece buralarda evler vardı. Böyle değildi. Ve dedi ki, “Bu dağ tam Şam’ın ortasında kalacak.
dağdan bu tarafa ne kadar şehir varsa, dağın diğer tarafında da şehir o kadar büyüyecek.” – Beş veya yedi
yıl önce, hükümet projeler hazırladı, dağın üstüne ve etrafına binalar yapılması için. Bir sürü yollar açıldı
ve biz görünce şaşırdık. Belki de bu tarafdan daha büyük O zamanda su olacağını söylerler – Muhiyddin Ibn Al Arabi (ra) dedi ki o zamanda bir adam takkesini
savursa, insanların üzerine düşer, yere düşecek kadar da bir boşluk olmaz. Peygamber Efendimiz Hadisi
Şerifinde buyurdu ki, bu buluşma Şam’da olacaktır. Ve deccal dünyadaki her yere gidecek, üç yer dışında,
Şam, Mekke ve Medine. Sonra Halep yolunda bir nokta vardır, oraya kadar gelecek, deccal askeri ve
takipçileri ile oraya yetişecek.
Takipçileri; onu bekleyen tüm Yahudiler, ve evlilik dışı doğan çocuklar, kişiler, ve şerefsiz kadınlar hep
onun arkasında olacak. Oraya yetişecek ve Cebrail onun önüne kanatını koyacak. Oraya gelecek, böyle
bakacak oradan ötesini göremeyecek. Ve daha ileri gidemeyecek. Takipçilerine diyecek ki “Ey benim
halkım, ey benim kullarım, dünyanın gidilecek son noktasına kadar geldik. Bundan öteye dünya yok, bu
noktadan öteye! Bütün dünya artık benim emrim altındadır.”
Orada durur, ve Yüce Allah İsa (as)’a gökyüzünden inmesini emreder. Sabah namazı vakti Şam’daki
Emevi (Umayyad) camisine iner. Sol taraftaki minareye iner ve Mehdi (as) imamlık için mihraba doğru
yürürken bakar ve İsa (as)’ı gelirken görür. Bakar, bekler ve peygamber olduğu için imamlığa davet eder,
İsa (as) peygamberlik yapmıştır. Ancak o der ki “Peygamber Seyyidina Muhammad (sav)’dir”.
Der ki, “Ben gelsem de imamlık senindir. Onun ümmetinden İmam sensin, kamet senin için okundu,
imam sensin.” Seyyidina Mehdi(as) imam olur ve İsa(as) arkasında ona tabi olur, onun arkasında bu
ümmetten kabul edilmek için bu ümmetin bir ferdi olarak geride durur. Cemaatımızın arasında bizlerle
birlikte, ümmetle birlikte durur. Bundan sonra bütün müminler, başta İsa(as) o da kılıcıyla gelir, seyf ile
gelir. O hayatında eline hiç kılıç almamıştır. Elindeki kılıç işarettir ki o tabi olmaya gelmiştir, takip etmeye
gelmiştir, takip olunmaya değil.
Hz. Muhammed (sav)’in şeriatına uyacaktır. Seyf’i var, kılıcı var onu öldürmek için savaşacaktır – Deccal
İsa (as)’ın kokusunu alır ve o İsa (as)’ın kokusunu alınca tuzun suda eridiği gibi erimeye başlar ta ki İsa(as)
ona ulaşana kadar ve onu bir kılıç darbesiyle öldürür – İsa (as) Halep yolunun girişinde deccal’i öldürür.
Sonra bütün Müslümanlar onun takipçilerine bir tek kişi bile bırakmazlar, işlerini bitirirler.
Dünya üzerinde, “La Ilaha illa Allah Muhammadun Rasulullah (sav),” diyenlerden başka kimse
kalmayacak. Bu gelmektedir, adım adım bu noktaya yaklaşmaktayız. Bu olaylarla aramızda sadece büyük
savaş vardır ki Peygamber Efendimiz bunun haberini vermiştir; Melhamatül Kübra, en büyük savaş, en
büyük çarpışma Peygamber Efendimizin hadisine göre bu dünyada (büyük savaş) yaşanacaktır.
Bu şekilde son zamanlara gelindiğinde dünya iki kutup olacaktır, bütün dünya ikiye bölünecektir. Ve bu
iki kutup arasında büyük savaş kopacaktır, bu savaş esnasında, Mehdi (as) Tekbir alır ve herşey durur.
Şimdi eğer küçük savaşlar devam ederse bile, devler (büyük devletler) gelecek ve “Durun!” diyecekler,
diğerlerine de, “Durun!” Büyük devler hepsini süpürecek. Büyük devler geldiği zaman uuuuh! Hiç bir şey fayda etmez sadece İlahi Kuvvet çalışır! Çok fazla insan telef olunca Yüce Allah Mehdi(as)
durdurması için emir verir. Ne zaman ki tekbir alır ve der “Allahu Ekber! Allahu Ekber yoksa sizin
silahlarınız mı ekber/büyük? Allah mı büyük yoksa sizin teknolojiniz mi büyük? O zaman anlayacaklar!
Edepsizler!
M: Ehlü Beyt’ten de pek çok kişi var. ŞN: Onunla beraber Ehlü Beyt olmasına gerek yok farklı
milletlerden 40 tane Halifesi vardır. Senin ülkenden, Türkiye’den, Şam’dan, Suriye’den, Mısır’dan,
Sudan’dan Afrika’dan, Amerika’dan Doğu’dan Batı’dan her yerden! Yedi tane veziri vardır, hiç birisi Arab
değil, vezirlerinde Arab yok ama kendisi Arab’dır. ‘Ala ilm wal ras, İmam el Mehdi Arab’dır ve Kureyşi’dir.
Vezirlerinden hiç birisi Arab değildir. Yabancıdırlar, 40 halifesi onunla birlikte orada bekliyorlar. Hepsinde
Melekut-i kuvvet vardır.
M: Bize tavsiyeniz nedir? ŞN: Niyetinizi hayırlı tutun, iyi niyet iyi netice. Kötü niyet kötü netice doğurur.
Bizler her yerde olabiliriz, ama doğruluğun ve iyiliğin, adalet ve merhametin hizmetinde olalım. Her
yerde olabilirsiniz, bekliyoruz ama size benim tavsiyem aldığınız ilhamlara göre davranın. İzin verilmiştir
size. İlham yoluyla kalbinize gelen ne varsa yapabilirsiniz.
Eğer yoldan bir taş bile kaldırabilirseniz, bunu yapabiliyorsanız yoldan zarar verecek taşı kaldırın, çünkü
İslam’ın yoluna büyük kayalar konmuştur. Gücümüz bunları kaldırmaya yetmez, ama yoldaki küçük
taşları da kaldırsak olur, ve bekliyoruz büyük bir gücün gelip o devasa kayaları yoldan kaldırmasını, başka
yapabileceğimiz bir şey yok! Size gelen ilhamlara göre bunu yapabilirsiniz.