Şeyh Muhammed Nazım El-Hakkani En-Nakşibendi Hazretleri’nin 1983 Sohbeti,
Madad ya Sadatina l-Kiram. Audhu billahi min ash-shaytani r-rajim. Bismillahi r-Rahmani r-Rahim. La
hawla wa la quwwata illa billahi l-Aliyyi l-Azim. Allahumma alhimna rushdana wa a’izana min shururi
anfusina. Bir temel oturtalım bakalım bu hizmete, sağlam temel. Her hizmetin üzerinde yükseleceği her
binanın üzerine kurulacağı asli temel, Ashadu an la ilaha illaAllah wa ashadu anna Muhammadan
‘abduhu wa Rasuluhu sallalahu ta’ala alaihi wa sallam.
İşte bu. Mühim olan nokta bu. Peki. Bunu söyleyen kimse iman dairesinden içeriye adım attı, selameti
buldu. Bununla dünyadan çıkabilirse ebedi saadet ve selamet bulmuş demektir. Şimdi mühim olan oraya
kadar bu emaneti düşmana kaptırtmadan veya bir zarara uğratmadan, noksaniyet vermeden bunu son
nefese kadar getirebilmek, bu yol üzerinde bulunabilmektir.
Onun için de “Wa ma tawfeeqee illa biAllahi AAalayhi tawakkaltu wailayhi oneeb” (11:88) Bizim
elimizden gelir diye zannetme. Yok. Senin elinden gelmez. Cenab-ı Hak tevfik ihsan ederse o senin elinde
kalır. Cenab-ı Hak da tevfikini kime lütfeder? Bu cevherin kıymetini bilip takdir edip de, aman ya Rabbi
düşman kuvvetli, çok hırslı. Ona karşı benim nefsim de onunla beraber.
Binaenaleyh ya Rabbi bu bana lütfetmiş olduğun imanımı Sana emanet ederim. Bunu benim için gözet
ya Rabbi. Nefsime fırsat verme. Şeytana teslim eder beni hemen. Şeytana fırsat verme, nefsimi hemen
mahkum eder. Onun için alaihi s-salatu wa s-salam Efendimiz, “Ya Rabbi la takilni ila nafsi tarfata ayn”
buyurmuş münacatında. Göz açıp yumuncaya kadar beni nefsime bırakma.
Nefsin hilesi çoktur. Nefs, şerrin kaynağıdır. Davası büyüktür. Davası ne? Astaizhu billah, firavunun
dediğini Cenabı Allah bize hikaye ediyor. “Faqala ana rabbukumu alaAAla”(79:24) Davası büyük. Nefsin
iddiası büyük. Ne demek ister? İster ki kendisi Rab olsun. Ben tanrıyım diyerekten iddiası vardır. Ama
yetişebildiği yerde o davasını sürer o. Elinin altında bir kişi varsa o bir kişiye onu kabul ettirmek ister. Ha
bilesin ha, ben senin Rabbinim.
Kimseyi bulamadı senin üzerinde, sana der ha dikkat et. La ilaha illaAllah demeyesin, ben dururken. La
ilaha illa nafsi diyesin. Benim rububiyetimi kabul edesin. Benim ilahlığımı kabul edesin. Başkasını kabul
etmene razı değilim der sana. Bir kişi bulursa dinleyecek onun üzerinde. Bin kişi bulursa bin kişinin
üzerinde. Dikkat edin diyor, ha. Bir milyon emrine verirsen ve nefs fırsatı bulursa ilan eder. Dikkat edin. Ha işte nefsin onun için hıyaneti büyük, şerri büyüktür. Şerri başka yerden arama diyor.
Neden sende kaynak varken başka yerde şerri ne ararsın? Kaynayıp dökülüyor senin nefsinden şer. O
fırsatı bulduğu anında, yılan fırsatı bulunca sokuyor. Akrep fırsatı buluyorsa gene zehirini akıtıyor. Onun
gibi nefsin fırsatı buldu mu fevk etmez.
Fırsatı bulsun kedi de fareyi kaçırsın olur mu? Hemen yakalar. Yılanın, akrebin de işi, zanaatı o. Eline
fırsat geldi mi hemen zehirleyecek. Nefsini böyle bil. Hemen zehirler. Uyuma. Ya. Korkulacak nokta
burasıdır. Ama ne yönden gelir sana haberin olmaz. Çok ince zanaatı var. Hilesi hud’ası çok. Onun için
sakınmak lazım diyor. Peygamber alaihi s-salatu wa s-salam bildirdi ya sakınınız. Ya Rabbi beni sakla diyor
nefsimin, nefsime göz açıp yumuncaya kadar beni bırakma.
Bu çok mühim olan noktadır. Olabilir bir kimse dünyayı ibadetle doldurur da bir noktada nefsine uyar,
bir kibrit çakıverir. Hepsini berhava ettirir. İblis yedi gökte ibadet etti azazil iken. İblis olmazdan önce
azazil idi şeytan. Yedi gökte ibadet etti. Her gökte kırk bin yıl ibadet etmiş. Her yıl kaç ay? Senin senen
gibi on iki ay değil. Kırk bin ay olmak üzere. Hesap et. Her ayı da bizim ayımız gibi otuz günlük değil. Her
ayı, o kırk bin ayın her ayı da kırk bin gün olmak üzere.
Gün de senin günün gibi yirmi dört saat değil. Melekutun hesabı bu. Her günü elli yıl olmak üzere diyor.
Bu kadar ibadet ile sonunda ne oldu o? Böyle ibadet yapmaya bizim haddimiz nedir? Biz bu kadar ibadeti
yapmayı nerede bulacağız? Onun bir gününün ibadetini biz baş edemeyiz. Çünkü onun her günü elli yıl
olan müddet içerisinde ona dünya yok idi. Dünya işleri, aile kahrı, çoluk çocuk meselesi yoktu. Onun işi
gücü o.
Yemesi içmesi, uyuması, yatıp kalkması yok. Fütur getirmez, yorulmaz, ibadette bulunurdu. Bu kadar,
bizim okuyamacağımız bir rakam çıkar bu seneler, hesap edecek olursak. Böyle ibadette meşgul iken
düştü sonunda. Neden? O kadar ibadetle ey mümin gözünü aç. O ibadetle kendi nefsini ululamış.
Büyüklenmiş o. Yaptık sonra büyüdüm zannetmiş o.
Ubudiyetten rububiyete geçtim zannetmiş o. Ve ne zaman ki Cenabı Hak Celle ve Ala Adem alaihi s-
salatu wa s-salamı halkeyledi. Ve O’nu tekrim eyledi. Dedi ki Astaizhu billah, “Araaytaka hatha allathee
karramta AAalayya”(17:62) Bak. Şimdi halk ettin bunu çamurdan. Daha sana bir secdesi yok. Ve benim
bunca ibadetimle beraber bana bu üstünlüğü vermedin de bunu tekrim eyledin, buna halifen olmak
sıfatını giydirdin. Acayip.
Halbuki dünya yolundan, dünya rütbelerinden olarak azmadı o, ibadetten bak. Bunu mu diyor, bu
çamurdan halkettiğini mi benim üzerime tafdil ettin, tekrim ettin? Benim ümit edip durduğum rütbeyi
buna giydirdin. Ve sonra bana, buna secde et diye emredersin. Ben secde eder miyim? Mesele burada.
Mesele mühim. Nefsini sen görüp durduğun müddetçe herhangi bir vesileyle ubudiyet talimi için gelmiştir bütün
Peygamberler alaihimu s-salam. Hepsinin vazifesi bizi ubudiyete davettir. Nefsine kulluktan vazgeç.
Allah’a kul ol diyerekten geldi bütün Peygamberler. Sen ibadet yaparaktan da kendi nefsini ululama. Yok.
İbadet yaptık sonra nefsin tükensin. Nefsin bitsin. Sende nefis kalmasın. Yani nefsin gururu kalmasın.
Nefsin senin bineğindir. Bitirecek değilsin. Bitireceğin manası onu ne vazifede yaratılmış ve sende ne
için tayin edilmişse o hizmette durduracaksın. Sen bineğini alıp getirip tahta oturtturuyorsun. Tahtın
sahibini alıp götürüp ahıra bağlıyorsun. He, bu zulümdür. Misafiri ahıra bağlamışsın sen. Eşeği getirip
yukarıya mindere oturtmuşsun, masanın başına oturtmuşsun. Ve ona hizmete kendini tayin etmişsin.
Bu nasıl iş? Nafsi kamatiyyatuka dedi Peygamber alaihi s-salatu wa s-salam. E bak bakalım 24 saatteki
bizim hizmetimiz nereyedir? Misafire mi yoksa bizim eşeğe mi? Bizim eşeklere hizmet ediyoruz biz. Öyle
ya. Aman neyi yedirelim, neyi içirtelim, nasıl hoşnut edelim bu bizim bineğimizi, eşeğimizi çok zırlamasın.
Hırlamasın, dırlamasın diyerekten onun gailesinde ve onun merakıyla, onun hemmu gammını çekiyoruz.
Acaba benim eşeğim açlıktan ölecek mi? Biraz daha toplayayım biriktireyim ki benim eşeğim açlıktan
ölür olmasın. Yahu, insan ruhuyla yaşar, nefsiyle yaşamaz ki. Melaike-i Kiram, Cenabı Hakk’ın yarattığı
mahlukat değil mi? Onlar neyle yaşar? Onlarda da ruh var. Neyle yaşar? Zikru tesbihle yaşar. Yemeğe
içmeğe ihtiyacı var mı? Yok. Senin ruhaniyetin kuvvet aldığı vakitte bir lokmayla da kifafi nefs edersin.
Sahabe-i Kiram vardı bir hurma yediği vakitinde aslan gibiydi. Biz bir kazan yeriz bir yere yaramayız. Ya.
Sen zannedersin doyuran yemektir. Şirktir o. Doyuran Cenabı Hak’tır. Bir kazan yersin, Uj ibn Unuk gibi.
Bir memleketin bütün fırınları o Uj için çalışırmış. Bir fırında bitirir diyor ekmekleri. Öbür fırına yetişir.
Arada ahali alabilirse alır değilse o bütün fırınları dolaşır ve yermiş. Hala doymaz. O sıfat sahibi olursan
nerede doyacaksın? Allah’tır doyuracak.
Bismillahi r-Rahmani r-Rahim de. Her şeye Bismillahi r-Rahmani r-Rahim de. Gözün de doyar, karnın da
doyar. Biz başka türlü, başka türlü nefsin efkarına tabi olduğumuz için işin ucunu kaybettik de
geçinmenin hemmu gammına düştü bütün dünya. Çoğalıyor diyor ahali. Nasıl geçineceğiz? Öyleyse
zürriyeti durduralım. Evlat gelmesin dünyaya. Çünkü geldik sonra sıkışıyoruz, darlaşıyoruz.
Alhamdulillah bizim camiler bol. Dışarısı sıkıysa bizim camiler çok bol. Rahat oturuyoruz. Kalabalık yok.
Cenabı Hak bu alemleri yaratmazdan altmış bin yıl önce o yılın miktarını Cenabı Hak Kendisi bilir. Bize
tefhim için beyan ediliyor o. Bu kadar bin yıl öncesinde ibadullahın erzakını halkeyledi, mahlukatın rızkını
halkeyledi. Sonra rızıklar halk olduktan sonra millet geliyor, insanlar geliyor dünyaya.
Alemi ervahtan bir ruh ana karnına geldiği vakitinde melaikeye emrolunur. Üç şey yazılsın. Ömrü
yazılsın, rızkı yazılsın, şaki veya said olduğu yazılsın. Rızkı yazılıp da geliyor. Lakin Allah’a iman kalmadığı
vakitte ne olacak? İşte çok kalabalık oluyoruz diyor yahudiler. Bir kaç yahudi alimi çıkmış dünyada. Dünyayı fesada boğmak için. Bu beni israiloğullarını firavun kesiyordu. Şimdi bunlar da başka türlü
intikam alalım bu insanlardan diyerekten. Hepsini firavun gibi görüyor onlar. Bir şeyler icat edelim. Bu
sene bu kadar artıyor, gelen seneye bu kadar artıyor. Bu kadar sene sonra bu dünyanın üzerinde duracak
yer kalmayacak. Nereden bunlara rızık yetişecek?
Bir muminin sıfatı ne olacak? İnanan adamın sıfatı? Baştan başa gökyüzü demirle kaplansa çakılıp
yeryüzü de bakırla döşense rızkım nereden gelecek diye kalbine düştü mü kafirdir o adam. Mümin değil,
imandan dışarı çıktı. Astaizhu billah “Wama min dabbatin fee alardi illa AAala Allahi rizquha”(11:6) Kaç
yerde Cenabı Allah bize senet verdi. Rızkınız Benim üzerimedir. Yeryüzünde debelenen bir mahluk yoktur
ki rızkı Allah’ın üzerine olmasın. Çeşit türlü mahlukat görürsün.
Bir kimse, Bayezidi Bestami Hazretleri seyyah imiş. Daima seferde dolaşır da bir memlekete uğramış. Bir
camide namaz kılmış. İmam dönmüş bakmış bir acayip kıyafette bir cemaat var. Demiş ne edersin ya
Muslim, ya abdallah? Ben bir dolaşan dervişim demiş. Nereden yer içersin demiş sen. Haa, dur demiş
ben seni müslüman imam zannettim de sana uydum demiş de namaz kıldım.
Dur ben namazı geri kılayım. Sen rızkın nereden geldiğini bilmiyorsun. Dur namazı iade edeyim demiş
de ondan sonra sana cevap vereyim. Sonra demiş ki yahu sen bu kadar kediler var, köpekler var. Hiç
birisini tutup da sormazsın, hangi dairede memursun? Katip misin? Tacir misin, bağ bahçe sahibi misin,
nereden geçiniyorsun diye hiç kediler, köpeklere sormuyorsun. Beni eline göre buldun.
Beni tutup da soruyorsun nereden geçinirsin diyerekten. Onlara niye sormazsın? Onları nasıl
geçindiriyorsa bir tane beni de böyle geçindiyor de. İlla aylığım mı olacak, yıllığım mı olacak? Dükkanım
mı olacak, bağım bahçem mi olacak? Arada geçinenlerdenim ben de demiş. Rızık Cenabı Hak’tandır.
Bizim işimizle gücümüzle değil.
Biz zayıf olduğumuz için bize teselli bâbından hem fitne kapıları kapansın diye. İşte görüyorsunuz tatil
olduğu gün vukuat artar. İşledikleri günde işiyle gücüyle uğraşıyor da şeytan onları kullanmaya fırsat
bulamıyor. Avaracı kaldı mı fesat artıyor. Onun için Cenabı Allah bu ahir zaman insanını büsbütün
mahkum etmiş dünyaya. HafazanAllah. Eğer her gün tatil olsaydı ne yapacaktık? Çocuklar bile mektepten
tatil olurlar. Taşlamadık, vurup dökmedik, sökmedik bir şey bırakmazlar.
Binaenaleyh rızık meselesinden şüphe, Rezzak’ta olan şüpheye götürür diyor. Ya. Bu insanlar, şimdi
bakınız. Rezzak olan Cenabı Hak. Bu insanların yekününü toplasak bütün dünya üzerinde. Yan yana
koysak yani bu Kıbrıs’ı doldurmaz. Yan yana durdur. Bütün bir baştan bir başa Kıbrıs adasını belki
doldurur, belki doldurmaz. Doldurur dersen, sığışmaz dersen Türkiye arazisinde, Türkiye arazisini de
koyalım hepsini, yan yana. Hadi onun yarısını doldursun. Koca dünya bu. Daha ayak basmadık yeri çok. Dokunulmadık hazineleri
daha çok. Eğer diyor cin tayfasını Cenabı Allah izhar etse, meydana gösterse berru da bahru da,
deryaların üzeri de böyle kamışlık gibi olurdu yeryüzü de dolardı diyor. Onlar o kadar çoktur. Onlara da
rızık veren Rezzak olan Cenabı Hak’tır. Hazineleri boşalmıyor. Lakin inanmak gerek.
İnanmak gerek. İman gerek. Bu millete iman gerek. Başka bir şey istemeyiz. Her şey var da iman yok.
İman olsa her şeyimiz tamam olacak. Çünkü bir kimse imanını kaybettikten sonra maddi manevi
kıymetlerini her şeyini kaybeder. Bir cemaat imanını kaybetse maddi manevi nesi varsa hepsini
kaybeder. İnsanlık imanını kaybetmiş bu günde, bu asırda.
Maddi manevi değerlerinin hepsi de sıfır oldu. Ya. Neden? Bu insanlık parayı ileri tutuyor. İnsanların
kıymetini parayla ölçen bir insanlığın insanlıkla alakası kalmadı. Bitti. Sor sen bu cemiyetinin içerisinde,
bu yaşadığın cemaatin arasında itibar neyedir sor. Her yerde itibarlı sayılan kimlerdir? Fazilet erbabı mı
yoksa paralı adamlar mı? Kimlerin hatırı görülüyor? Kimlere hürmet ediliyor? Kimlerin işi yürüyor? Bak
bakayım bütün dünyada ve olduğumuz cemaatte de. Böyledir.
Bu insanlığın insanlıkla alakası yoktur. İnsanların kıymetini cebindeki parasıyla bankadaki parasıyla ölçen
bir insanlık, insanlık olmaktan geçmiştir. İstersen kabul et, istersen etme. Hakikat bundan ibarettir. Ya.
İşte onun için, ey mümin dünyaya zebun olma. Allah seni kulluğuyla şereflendirdi. Bak netice itibariyle
kıyamet yaklaşıyor. Astaizhu billah. “Innahum yarawnahu baAAeedan. Wanarahu qareeban”(70:6,7)
Onlar kıyameti uzak görüyor diyor Cenabı Allah.
Biz yakın görüyoruz. Astaizhu billah “Faqad jaa ashratuha” (47:18) Alametleri geldi diyor Cenabı Allah.
1400 seneden evvel haber veriyor. Alametleri gelmiş diyor kıyametin Cenabı Hak. Nişanları belirdi diyor.
Sen daha filozof kelamına inanacaksın. Daha kaç milyon sene var? Kıyametten söz açan hoca da kalmadı
şimdi, bitti. Çıkıp da kürsüde kıyamet dersen kıyameti koparıyorlar.
Yahu kıyametten söyler, yahu cennet cehennemden söyler. E nereden söyleyeceğiz? Dışarıda dünyadan
bıkmadınız daha camiye geldiğinizde size dünya söyleyelim. Ya. Darılıyorlar. Hele kıyamet yakındır dersen
büsbütün. Söyleyebilen de, e daha bakalım kaç milyon sene var diyor, kaç milyar sene var. Bu güneş
söndüğü vakitte diyor o vakit bizim dünya da donacak. Ona göre hayat bitecek diyor. E güneşin
sönmesine ne kadar zaman var?
Ooo kaç milyar. Yahu kaç milyar sene olsa da sana ne? Sen bugünlük yarınlık adamsın. Ki yol kesiyorsun
sen her nefeste. Yürüyorsun, yaklaşıyorsun. Evet kıyamet yaklaşmıştır. Bu bir hakikattir. Ve alaihi s-salatu
wa s-salam Efendimiz kıyamet alametlerinin ilk başlangıcı olarak ahir zaman Nebi’si geldi, O’nunla
beraber başladı. Ve Vaktin Sahibi de geleceğini haber verdi. Bugünlerin, içinde yaşadığımız bütün ahvali beyan ettikten sonra bu garip müminlere bir Sahib
göndereceğini bildirdi Cenabı Allah. O Vaktin Sahibi gelecektir. Ve O zat geldiği vakitte bütün müminler
Şam’da toplanacaktır. Çünkü O’nun akabinde deccal da çıkacaktır. Ehlül İslam fıstatul muslimin yawma
malhamatul kubra bi ardi n-yuqalu laha al ghuta. fiha Madinatun yuqalu laha Dimashk. khayru manazili l-
Muslimin, diye Hadisi Şerif’te bildiriyor Peygamber alaihi s-salatu wa s-salam.
Şam-ı Şerif’te, Melhame-i Kübra’dan sonra deccal da zuhur ettiği, huruç ettiği vakitte ehlül İslam oraya
toplanır. Böyle yere kum atsan düşmez derler. O derecede kalabalık olacaktır Şam ovası, arzı. Nasıl
geçinirler ya RasulAllah demiş sallAllahu alaihi wa sallam Efendimiz’e, Sıddık-ul Ekber. O zamandaki
müminler, onların iaşeleri, geçinmeleri nasıl? O bize bir ilim olmak için bu suali sordu.
Cevabını ümmetler alıp dinlesin diye. Ya Eba Bekir o zamanda, o vakit Vaktin Sahibi tekbir ile geldiğinde
o tekbirin bereketine böyle bir lokma yiyen kimse kırk gün bir kuzu yemiş gibi tok olacak diyor. Cenabı
Hak melekuti kuvvet aşılar o zamandaki ehli imana. Onun için sen filozof kelamına bakıp da gelen bu 20.
asrın sonunda 21. asır geldiğinde dünyanın nüfusu bu kadar milyar olacak.
Nasıl geçineceğiz diye telaşa düşme. Bütün dünya böyle baştan sona bir kelle olsa, insan deryası olsa,
onları Cenabı Allah Celle ve Ala sapanın arkasına onları düşürtmeden zikru tesbihi ile geçindirmeye ve
rızıklandırmaya Kadir ve Muktedir’dir. Bu makamda iman dersi verilir. Sohbetimiz imandır, inandırmaktır.
İnanırsan hafif olursun. Yükten kurtulursun, melekuta yükselirsin.
İnanmadığında ağırsın. Bu yer, ne zaman bu ağırlık benim üzerimden def olacak diyerekten bakar,
gözler seni. Allah’a sığındık. Ya Rabbi bize iman lütfeyle. Yakin lütfeyle. Amin. Amin. Bi hurmati Habibika
l-Karim. Ve bi hurmati sırrı sureti l-Fatiha. Bu kadarla iktifa edelim.