Şeyh Muhammed Nazım El-Hakkani En-Nakşibendi Hazretlerinin 1980 Sohbeti
Kur’an-ı Kerim Estaizu Billah “Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.”(6:59) (yaş ve kuru ne
varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.) Yaş ve kuru – herşey. İçinde her şeyi bulabilirsiniz. Buna inanmalıyız.
Bugün İslami ülkeler Doğu’dan Batı’ya 3 kıtada yayılıyor, İslam yayılmıştır. 3 kıtada – 1400 sene her İslami
devlette en başından bugüne kadar. Milyonlarca ve milyarlarca kitap yazıldı. İslam dünyasında ve Batı
ülkelerinde belki de yüz milyon kitap bulabilirsiniz.
Hepsi de Muhammed (sav) peşindeler ve o Kur’an’ı getirdikten sonra İlk kaynak Kur’an’dır.
Peygamberler hadisleri Kur’an’dan söyler ve sonrasında yazılır kitaplar. Pek çok değişik kitap ve ilim var
İslami dünyada- milyarlarca milyarlarca kitap. Ana kaynak Kur’an, kim hayır diyebilir! Şimdi olduğu gibi
milyarlarca ve milyarlarca kitap vardı, sadece Endülüs’te bulunan. Bilir misiniz? İspanya.
Şu an sahip olduğumuz kadar çok kitap vardı. Bir zamanlar Bağdat’taki İslami kütüphane yok edilmişti.
Moğollar gelip, Bağdat’ı yıktıkları zaman. Milyonlarca kitap ve milyonlarca milyonlarca kitap gitti
İspanya’da. Hristiyanlar yaktılar, yıktılar. Kim söyleyebilir ki bu kitap her şeyi içermez diye? Şimdi antika
bir kitabı Avrupalılar milyon pound’a almaya hazırlar. Neden? Masal kitabı mı, aşk kitabı mı? Kim alır aşk
romanını?
Ama o kitapta acayip ilimler vardır. Henüz Kur’an’da anlayamadıkları ilimler var. Kur’an’dan önce, hiçbir
şey yoktu. Kur’an’dan önce zulmet, cehalet vardı. Çeşmeleri kurudu. Bu nedenle insanların yeni bir
çeşmeye ihtiyacı oldu. Onlarınki kuruyunca çeşme kalmadı, kurudu. Yüce Allah yeni bir çeşme açtı. Yine
de her gün bizim devrimizde kitapların çoğu sadece Kur’an hakkında yazılmıştır.
Hakkında bu kadar çok kitap yazılmış başka bir kitap bulamazsınız. Bundan daha büyük kanıt, şahit
bulamazsınız ki Kur’an-ı Kerim Allah’ın sözleridir. Eğer bir insanın sözleri olsaydı bunu bulamazdınız.
Şimdi burada Büyük Şeyh diyor ki Kur’an-ı Kerim’de herşey vardır. Diyebilirsiniz ki o bir okyanus gibidir.
Her gün her seferinde okyanustan balık tutabilirsiniz. Her seferinde yakalarsınız, bitmez.
Yüce Kur’an’daki manalar, sonsuz, sınırsızdır. Çünkü onlar Yüce Allah’ın sözleridir. Yüce Allah, O
sınırsızdır ve her sıfatı da sınırsızdır Yüce Allah’ın. Sözleri ve sözlerinin manasına sınır yoktur. Büyük Şeyh
ayetler hakkında şöyle söylüyordu – 24,000 mana, bu en azıdır! Sonra binlerce mana çıkar, bu en azıdır.
Sonra fazlalaşır. Daha, daha, daha çok. Peygamberler’in bildiğini kimse bilemez ne sahabeler, ne evliyalar bilemez Muhammed (sav)’in
bildiğini. Muhammed (sav) de Allah’ın bildiğini bilemez. Bilseydi Allah olurdu. Tek bir Allah var, anladınız
mı? Peygamber (sav) bilir ki, Kur’an-ı Kerim’de insanoğlu ve dünya hakkında herşey var. Kainat hakkında,
dünya ve ahiret hakkında. Onun varisleri de bilir. O bilir.
Peygamber (sav)’in ona açtığı, öğrettiği, verdiği kadarını bilir. Varisler her şeyi bilirler ama Peygamber
(sav)’den izin gelmezse söylemezler. Çünkü sırlar herkese göre değildir. Kur’an’daki sırları herkes
taşıyamaz. Kur’an-ı Kerim’deki sırlar herkese uygun değildir. Eğer ihtiyacı varsa, ihtiyacı olan kadarını
açarlar, ve o kişiye verilir.
Şimdi bazı zehirler vardır. Sımsıkı muhafaza edilirler. Böyle tehlikeli şeyler titizlikle saklanır. Biraz
tehlikelidir. Bazı ilimler de böyle tehlikelidir, sıradan insanlar için. Onları taşıyamazlar. Onları
kullanamazlar. Örneğin; Hz. Süleyman Belkıs’ın tahtını istedi. “Kim getirecek buraya onun tahtını?” dedi.
Bir ifrit, bir cin dedi ki; “Ben getiririm mahkemenin sonuna kadar getirmiş olurum.”
Büyük vezir, başbakan dedi ki “senden önce, ben getiririm.” Allah der ki her kime kitap ilmi verildiyse
her kime kitap ilminin gücü verildiyse Kuvvet vardır! Göz açıp kapayıncaya kadar hazırdır. Bu kuvvettir,
sırdır. Gizli kuvvet. Orada, buradaki ulemalar çok kibirleniyorlar ilimleriyle gurur duyuyorlar. “Biz
ulemayız.” derler. İlminizin kuvveti nerede peki? Gösterin.
O kuvveti anlasalar Himalayaları getiririm buraya, gurunun oturduğu, o bölgeyi getirebilirim bu dağın
üstündeki. “Himalaya nereye gitti?” Gurular sabah bir bakarlar. “Nerede? Bu ülke nedir?” Şaşırırlar.
Kitap ilminin kuvveti, böyledir. Bir şey söylemeleri emredildiyse söyler Evliyalar. Sıradan insanların
ihtiyaçları kadar söyleyebilirler veya kendilerine saklarlar, cahil biri gibi, hiçbir şey bilmiyormuş gibi. İzin
olmadan birşey göstermezler. İlimlerinden hiçbir şey göstermezler. Eğer ihtiyaç varsa söyleyebilirler.
Şimdi, her asırda varisleri bulunur Peygamber (sav)’in ve onun kalbinden evliyaların kalbine akar.
Arındırırlar kalplerini. Arınmayı tamamlarlar ki ilim kalplerine aksın. Kar yağıyor, eğer hava soğuk olursa
kar yağar. Soğuk yoksa o zaman yağmaz. Kalbe gelen ilimler de eğer kalp uygun değilse kalbe kalmaz, ilim
de gider. Bulamazsınız. Herkes için, her devirde bir varis vardır. İlahi ilimler gelir ona. Her zaman dalgalar
vardır. radyo gibi – kesintisiz yayın yapar.
Tüm manevi merkezlerden yayın gelir; ilahi merkezlerden, sürekli kalplere gönderirler, yayın dalgaları.
Yüce Allah’tan gelir sürekli. Kesinti yok, Peygamber (sav)’den sürekli kesintisiz yayın gelir. Ama biz hazır
değiliz, kalbimizde çok fazla parazit var. Duyamıyoruz. Duyabilsek, dış dünyayla… bağlantımızı kesebilsek
ve içimize dönebilsek bir an bile olsa o ilahi dalgaları yakalayabiliriz. Ama siz sadece mesela bir harf veya
bir kelime tutabilirsiniz. Anlamı tamamlamaya çalışmalısınız. Sürekli gelir. Estaizu Billah “Hem Allah’tan korkun Allah size ilim öğretiyor” (2:282) “Rabbiniz’den korkun Allah size
ilim öğretiyor.” Sürekli öğretiyor, sonsuz. Durmaz, ilimler gelir Allah’tan! Eğer bunu kabul etmeye
hazırsanız, ama biz hazır değiliz. Biz dış dünyamızla meşgulüz, iç dünyamıza dönemiyoruz. Bu şöyledir;
ilimler kalbimize geliyor, ama biz yakalayamıyoruz gidiyor.
G: Bu ilim herkesin mi kalbine gelir? M: Her insanın. Bu radyo diğer radyonun aldığını yayını alamaz. Biri
açık, diğeri kapalı. Sadece bazı kalpler açıktır, bazıları kapalı. Açık olanlar yayını alabilir. Çalışır halde olan
alır, düğmesi açık olan alır. Kapalı olan. Evet. G: Hala aynı sorun var bende. Ne yapacağımızı bilemedik.
M: Kim? G: Türkiye’deki bu Şeyh. M: Ne diyor?
G: Kalbimi susturamadım. Bu saçmalık meditasyondayken geliyor. Önemli bir şey değil ama bir düşünce
sonra başka bir düşünce. Ona sordum nasıl susturabilirim diye. O dedi ki; 50 senedir uğraşıyorum ben
bile daha beceremedim. Bana ne diyeceğini bilemedi yani. M: Çünkü o da kendini dış dünyadan
koparamıyor daha